İlişkimizde sahip olma istediğimiz şeyleri isterken veya ilgiye, sevgiye duyduğumuz özlemi eleştiri veya suçlama yoluyla ifade ettiğimizde, etkimiz genellikle niyetimizin tersi olur. Partnerimizi yakınlaştırmak yerine, daha da uzaklaştırmış oluruz.
Birinin eleştiriye veya suçlamaya maruz kaldığında uzaklaşması mantıklı değil mi? Neden? Çünkü iyi hissettirmiyor. Duygusal olarak tehdit edici hissettiriyor.
Eleştiri ve suçlama genellikle öfke, hayal kırıklığı, utanç vb. duygulardan kaynaklanır.
Bu duygular, kendimizi değersiz, yalnız hissettiğimizde veya önemli değilmiş gibi hissettiğimizde ilk kez devreye giren duygular olabilir.
İletişimimiz ve davranışımız, bizi korumaya yönelik ve anlaşılır olan bu tepkisel duygular tarafından yönetildiğinde, partnerimiz genellikle kendini savunma eğiliminde olur.
Ya savunmaya geçecek, ya geri çekilecek ya da kapanma eğiliminde olacak.
Bir süreliğine kendi iç dünyamıza odaklanıp, yüzeyde hissettiğimiz hayal kırıklığı, kızgınlık, öfke vb.(ikincil duygular) duyguların altında daha savunmasız duygular belirleyebiliriz. Bunlar: Yalnızlık, önemsizlik, istenmeyen biri veya terk edilmişlik (birincil duygular) duyguları olabilir.
İletişimimizi ve davranışımızı bu yüzeydeki duygularla gerçekleştirdiğimizde partnerimiz bize o ihtiyaç duyduğumuz şefkati ve merhameti göstermesi pek mümkün olmayacak. Çünkü altta yatan gerçek birincil duygularımızı gösteremiyoruz. Partnerimiz yüzeyi görebiliyor, o hırçınlığı, öfkeyi, zırhı görebiliyor ve ona göre tepki veriyor.
‘’Peki hocam ben bunun üstesinden gelemiyorum, partnerime sağlıklı şekilde kendimi ifade edmiyorum, duygularımı gösteremiyorum’’ diyorsan bende terapi desteği alabilirsin